- 2 gün önce
Birbirinden değerli edebi eserleri kaleme alan usta ellerin hikayesi “Yaşadığımız Günler” ile Ülke TV ekranlarına taşınıyor. Yaşadığımız Günler, pek çok esere imza atmış yazarları, şairleri, edebiyatçıları, ilahiyatçıları, düşünce insanlarını konuk ediyor ve hayat hikayelerini bizzat kendilerinden dinliyor.
Bambaşka dünyalara kapı açan edebi eserlerin yazarlarının hisleri, düşünceleri, bilinmeyen yönleri ve karşılaştıkları zorlukları bizzat kendilerinden öğrenen Yaşadığımız Günler, izleyenlerini merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Okuyucusuna hayaller kurduran, kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan kimi zaman da eşsiz duygular yaşatan bu eserlerin yazarlarının hayalleri neydi peki? Onların hayat serüveni romanlardaki gibi mutlu sonla mı bitiyordu yoksa hüzünlü bir son mu?
Bambaşka dünyalara kapı açan edebi eserlerin yazarlarının hisleri, düşünceleri, bilinmeyen yönleri ve karşılaştıkları zorlukları bizzat kendilerinden öğrenen Yaşadığımız Günler, izleyenlerini merak dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Okuyucusuna hayaller kurduran, kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan kimi zaman da eşsiz duygular yaşatan bu eserlerin yazarlarının hayalleri neydi peki? Onların hayat serüveni romanlardaki gibi mutlu sonla mı bitiyordu yoksa hüzünlü bir son mu?
Kategori
📺
TV ve DiziDöküm
00:00MÜZİK
00:30MÜZİK
01:00MÜZİK
01:3068 yılında İstanbul'a geldiğimde İstanbul benim için bir kızıl elma mesabesindeydi.
01:42Çünkü neredeyse İmam Hatip Okulu'na başladığım günden itibaren hep İstanbul hayalleri kurulmuştum.
01:51Nitekim İmam Hatip Okulu 2. sınıfından itibaren bir yolunu bulup her yıl bir ay İstanbul'a gelmeye çalıştım.
02:04İstanbul'a gelince de benim İstanbul'daki uğradığım mekan Cağaloğlu ve Beyazlıktı.
02:13Sahaflar Çarşısıydı ve İstanbul'un kültür hayatını tanımaktı arzum.
02:20Bu arzu devam etti İstanbul'a geldikten sonra hemen hemen bütün günlerim bu çerçevede geçti.
02:30İzlediğiniz için teşekkür ederim.
03:00Zaten İstanbul'a gelirken daha evvelde söylediğim gibi Rahmetli Nuri abiyle görüştüğümüzde İstanbul'da mutlaka Sezai Bey'i ziyaret et dedi.
03:20Ben de Sezai Bey'i ziyarete geldim.
03:26Cağaloğlu'ndaki ofisinde ziyaret ettim.
03:30Sezai Bey'le konuştuk.
03:33Tabii ben tercümeler yapıyorum Arapçadan.
03:38Sezai Bey'le oturduk, sohbet ettik.
03:41Sezai Bey'le şöyle bir şey, gerek Sezai Bey'le gerek Nuri Pakdil'de.
03:50Onlarda birinci öncelik sanat ve edebiyat idi.
03:55Ben ise daha çok bilimsel çalışmalara öncelik vermeye gayret ediyordum.
04:31Sezai Bey'le görüşmelerim oldu ama sık görüşmelerim olmadı.
04:45Arada bir ziyaretine giderdim, sohbetlerine giderdim, görüşürdük.
04:50Bunun ötesinde çok fazla sıkı münasebetim olmadı ama kitaplarını, makalelerini, diriliş dergisini sürekli takip eder, okur, incelerdim.
05:06Bir de Sezai Bey tabii böyle bir selamun aleyküm deyince yanında durulacak bir insan değildi.
05:14Gideceksiniz, bir gideceksiniz, iki gideceksiniz öyle hemen buyur gel otur diyen bir insan da değildi.
05:21Dolayısıyla bu ki bütün sanatçılar böyleydi, yalnız Sezai Bey için değildi.
05:27Dolayısıyla Sezai Bey'le ilişkilerimiz böyle çok sıkı fıkı ilişki değil ama arada bir görüşmelerimiz, görüşmelerimiz oluyordu.
05:37Tabii aramızda yaş farkı var, seviye farkı var.
05:42Arada bir buluşmalardı.
06:12Daha çok onu ben Marmara kahvesinde, Marmara kulübünde görürdüm.
06:24Kulüp demeyelim ona Marmara kahvesiydi.
06:27Aslında Marmara o zaman 70'lerde bütün İstanbul Müslüman veyahut Sağ Aydınların toplandığı bir merkez durumundaydı.
06:40Herkesin bir masası vardı.
06:42Sezai Bey'in de bulunduğu bir masa vardı.
06:46Ara ara o masada bende oturur dinlerdik yani onların sohbetine.
06:51Fakat tabii ben sohbete katılır değildim.
06:54Sadece dinlerdim.
06:56Çünkü bayağı şeyli insanlar bulunurdu.
07:01Ayrıca her masanın kendine has özellikleri vardı.
07:06Yani değişik görüşten insanlar orada otururlar.
07:11Gece saat 9, 10, 11'lere kadar sohbet ederlerdi.
07:16Ben İslam Enstitüsü'ne talebe olarak girdim ama İslam Enstitüsü'ndeki derslerin çoğunu önceden öğrenmiş olduğum için bu dersler beni çok ilgimi çekmiyordu.
07:30Daha çok İstanbul'un kültür hayatı ilgimi çekiyordu.
07:35Entelektüel hayatı üzerinde duruyordum.
07:38Mesela Marmara'da daha çok zevk alıyordum.
08:11Ayrıca İstanbul'un bir de sanat hayatına merakım arttı.
08:26Özellikle Türk musikisine merakım arttı.
08:31Biraz musiki öğreneyim dedim.
08:34Baktım kabiliyetim yok.
08:36Nasıl sanatta kabiliyetim yoksa yani edebiyatta baktım musikide de kabiliyetim yok.
08:44Sonra sadece dinleyici olarak Türk musikisini Münir Nurettin'in hafta sonları şeyleri olurdu şans sinemasında şeyleri olurdu.
08:55Onlara hemen hemen 8-10 yıl devam ettim zevkle izledim, dinledim.
09:05Ama hiçbir icra kabiliyetim olmadığını gördüğüm için tek bir şey söyle desen hiçbir kabiliyetim olmadığı için yapmadım.
09:15Bu arada İstanbul'un tarihi mekanlarını tanımaya çalıştım.
09:21İzlediğiniz için teşekkür ederim.
09:51Tabii aynı zamanda İstanbul'a geldim, Üsküdar vaizi olarak geldim.
09:57Şimdi Üsküdar'da vaiz idim ve İstanbul'daki vaizler ayda bir gün İstanbul müftülüğünde toplanırdık.
10:08Ben çocuk denecek yaştaydım o zaman yani çocuk demeyelim de 20-22 yaşlarında bir gençtim.
10:17Yaşlı hocaefendiler vardı.
10:20Onlarla beraber oturur, sohbet eder, müftülükte sohbet eder ve çeşitli konuları konuşurduk.
10:26Dolayısıyla o da ayrı bir şey verirdi, bana zevk verirdi.
10:34Dolayısıyla İstanbul ufkunun bütün havasını teneffüs edebilme imkanını buldum.
10:42Daha evvelde söylediğim gibi Nuri Pakdil bana özellikle sinemaya gitmemi ve Beyoğlu'na gitmemi tavsiye ettiği için onu da ihmal etmedim.
10:54Onun dediklerinin hiçbirini yapamadım ama Beyoğlu'na ve sinemaya gitmeyi de ihmal etmedim.
11:01Bir de Fransızca öğrenmeyi ihmal etmedim.
11:04Dolayısıyla böylece modern dünyaya açılma imkanım doğdu.
11:34Felsefeyi yıkmak ve yok etmek üzere girdiğim halde birdenbire kendimi felsefenin içinde buldum ve felsefe doktorası yapmaya başladım ve felsefe üzerinde çalışma yaptım.
11:58İslam Enstitüsü'nde asistanlık kadroları açıldı.
12:03Birçok arkadaş beni tefsir asistanı olarak veya Arapça asistan kadrosuna müracaat edeceğimi düşünmüşlerdi.
12:13Çünkü o zaman ben iki tane tefsir tercüme etmiştim.
12:17Bir Fizlal-ül Kur'an tefsiri 15 yıl, İbn-i Kesir tefsirinin de büyük bir bölümünü tercüme etmeye başlamıştım arkadaşlarımızla beraber.
12:26Şimdi bu tefsire girecek derken birdenbire ben felsefeye müracaat ettim.
12:34Çoğu beni yadırgadı.
12:36Bazıları da sen ne yapıyorsun şaşırdın mı diyenler de oldu.
12:40Ama ben yok dedim ben felsefe yapmak istiyorum.
13:04Ve dolayısıyla felsefe asistanı olarak, İslam Enstitüsü'ne felsefe asistanı olarak girdim.
13:11Ve 9 yıla yakın İsküdar vaizi olarak vaaz yaptım.
13:19Ondan sonra 9 yılda hiçbir yerde ne konferans ne de konuşmaya katıldım.
13:26Dedim ki bu kadar sene konuştun.
13:29Bundan sonra artık konuşma dedim.
13:31Ve kendime prensip edindim.
13:35Fakat felsefeye girdim.
13:38Yeni dünyayı tanımaya çalışıyorum.
14:10Mesajımızın sadece bize ait olmadığını, bütün insanlığa ait olduğunu düşünerek
14:26batı düşüncesini de temelden öğrenmem gerektiğini düşündüm.
14:31Zaten felsefeye girmemin sebebi de batı düşüncesini temelden öğrenmekti.
14:36Ancak Türkiye'deki felsefe eğitiminin öyle batı düşüncesini temelden öğretecek nitelikte
14:44ve derinlikte olmadığını felsefe öğrenimi görünce anladım.
14:50Ve o zaman dedim ki bir batı ülkesine gidip post doktora denilen doktora sonrası çalışmaları
14:59batı ülkesinde yapayım.
15:00dilim Fransızca olduğu için ve felsefe alanında da o zaman 1950'lerden sonra felsefe alanında
15:11Fransızca kaynaklar daha yoğun olduğu için Paris'e gitmek üzere karar aldım.
15:17Zaten fakülteye dönüşmüştü İslam Enstitüsü ve İslam Enstitüsü'nden sadece maaşlı izin aldım.
15:29Gerisini kendi imkanlarımla sağlayarak Paris'e doktora sonrası araştırma yapmaya ve Fransızca'mı geliştirmeye gittim.
15:40Tabii ki İstanbul nasıl Maraş'tan sonra İstanbul nasıl benim için bir okyanus gibi derinlik sağladıysa
15:52İstanbul'dan sonra Paris'te ayrı bir derinlik sağladı.
15:57İzlediğiniz için teşekkür ederim.
16:27Cumhuriyetle beraber kendi içimize kapılmış, dünyanın Türkiye'den ibaret olduğunu zannediyorduk.
16:43Ve bir Türk cihana bedeldir diye anlayışıyla her şeyin Türkiye'de olduğunu düşünüyorduk.
16:50Ve dünya bizi gördüğü zaman ayağa kalkıp bize saygı duyduğunu zannediyorduk.
16:57İstanbul hudutları, Türkiye hudutları dışına çıkınca Türkiye'yi bilen yok.
17:04Bir tek bilinen şehir var İstanbul.
17:07İstanbul'dan başka bilinen yok.
17:08Ve Türkiye'nin öyle bize anlatıldığı gibi bütün dünyanın en güçlü, bütün dillerin kaynağı, bütün dinlerinin kaynağı olduğu şeklindeki o anlatım tarzının,
17:24abartılı tarzın pek bilinmediğini gördüm.
17:27Ve Paris'te yeniden yeni dünyayı keşfetmeye çalıştım.
17:32Bunun için öncelikle yabancı dilimi, Fransızcayı geliştirmeye çalıştım.
17:39Bir yandan da Paris'i tanımaya çalıştım.
17:42Paris ayrı bir medeniyetti.
17:45O zamanın Paris'i.
17:47Bugünkü gibi değildi.
17:48İzlediğiniz için teşekkür ederim.
18:18Fransa o zaman gerçekten kültür ve medeniyet yatağıydı.
18:22Her yerde konferanslar verilirdi.
18:25Her yer kendine has bir kültürel atmosfere sahipti.
18:32Bir yıl içinde Paris'i çok iyi gezdim, tanıdım.
18:38Yakın Paris'i bilen arkadaşlarımız oldu.
18:42Onlar bize tanıttılar.
18:43Nerede oturulur, nerede yenilir, nerede konuşulur, kiminle oturulur.
18:49Üniversiteleri rahat tanıdım.
18:52Ve üniversitelerle görüşmeler yaptım.
18:55Ama benim Paris'e giderkenki esas amacım Endülüs'e gitmek.
19:01İzlediğiniz için teşekkür ederim.
19:31Şimdi benim Paris'e gitmemde Garodi'nin de çok etkisi olduğunu söyleyebilirim.
19:47Şöyle ki, Paris'e gitmeden bir veya iki sene önceydi.
19:51Garodi Müslüman oldu, Komünist Partisi'nden döndü.
19:57Komünist Partisi'nden dönüp Müslüman olmak öyle kolay bir iş değil yani.
20:02Çok büyük bir değişim.
20:05Müslüman oldu ve İstanbul'a konferansa davet ettiler.
20:09Bir grup kimse.
20:11İstanbul'a konferansa davet ettiler.
20:13Ben de İlahiyat Fakültesi'nde bölüm başkanıyım.
20:19Konferansa gittim.
20:21Kendisiyle konuştum.
20:23Dedim ki, bu konferansın bir benzerini de İlahiyat Fakültesi'nde verin dedim.
20:29Onun hanımı Müslüman, Filistinliydi.
20:33Zaten onun Müslüman olmasını sağlayan da o idi.
20:36Konuştuk, tamam dedi.
20:40İlahiyat Fakültesi'ne davet ettim.
20:43Ve orada da bir konferans vermesini sağladım.
20:46Yani Marksizm'den, Marksizm'in zirvesinden İslam'a dönüş.
21:06Zaten dünyanın her tarafında da İslamlaşma,
21:34hızlı bir İslamlaşma cereyanları başlamıştı.
21:37Bu bizi çok mutlu ediyordu.
21:40Orada konferans verdi.
21:42Sonra onun için bir arkadaşımızın maddi desteğiyle,
21:48İstanbul'un en iyi lokantalarından birinde,
21:5150 kişilik İstanbul'daki,
21:54bugün de yaşayan, önde gelen arkadaşlarla
21:58bir sohbet toplantısı tertip ettik.
22:01Ve Garodi'yle sohbet ettik.
22:04Garodi'nin nasıl Müslüman olduğunu,
22:07neden Müslüman olduğunu,
22:09niçin Müslüman olduğunu,
22:11bunları arkadaşlar da sorguladılar,
22:13biz de sorguladık.
22:15Garodi şunu söyledi.
22:17Ben Müslüman olurken,
22:19böyle birdenbire Müslüman olmadım dedi.
22:22Ben dedi,
22:23Müslüman olurken,
22:25doğrudan doğruya dedi,
22:27bir geleneğin devamı olarak Müslüman oldum dedi.
22:32Çünkü,
22:33Hristiyanlıkla Müslümanlık arasında ortak bir bağ vardır dedi.
22:38Ve buradan hareketle,
22:41yani İbrahim'i dinlerden hareketle,
22:45bunların en sonuncusu olması hasebiyle,
22:47İslamiyet'e geçtiğini söyledi.
22:49Söyledi.
23:19Karodi'nin bu İslam'la ilgili yazdığı eserler ve yaptığı konuşmalar çok etkiledi.
23:36Ben o vesileyle Paris'te Karodi'yle görüşürüm diye de gittim.
23:41Ama o sırada Karodi,
23:44Paris'te Yahudiler hakkında bir konuşma yaptığı için,
23:50Antisemitizm kanunu o zaman çıkmıştı.
23:54Yahudiler,
23:55Antisemitizm kanuna muhalefetten dolayı,
23:59Karodi'yi mahkemeye verdiler ve mahkum ettirdiler.
24:02Karodi,
24:03onun üzerine Paris'i terk etti ve,
24:05ve İspanya'ya Kurtuba'ya gitti.
24:09Kurtuba'da orada bir merkez kurdu.
24:12Vefatına kadar orada kaldı.
24:15Vefatından sonra o merkez halen hanımı tarafından devam ediyor.
24:19Hanımı sağ ise eğer.
24:51Şimdi benim Paris'e gitmemdeki esas amacım,
25:05İslam düşüncesinin Avrupa'yı nasıl şekillendirdiğini,
25:11Avrupa'ya etkisinin neler olduğunu yerinde araştırmaktı.
25:16Kütüphaneleri de görmek,
25:18efendim ezberden, uzaktan,
25:22Müslümanlar Avrupa'yı çok etkilediler deme,
25:25çok sözü duyduk bu lafları ama,
25:28bunların aslı astarı var mı,
25:30kaynakları nerede bunları araştırmaktı.
25:33Bu sebeple,
25:34Paris başta olmak üzere,
25:37Avrupa'nın tarihi kütüphanelerinin hepsini gezdim,
25:42inceledim,
25:44bir kısmının fotokopilerini aldım,
25:48burada devam etmek üzere.
25:50Sonra Endülüs'e gittim.
25:52MÜZİK
25:53MÜZİK
25:54MÜZİK
25:55MÜZİK
25:56MÜZİK
25:57MÜZİK
25:58MÜZİK
25:59MÜZİK
26:00MÜZİK
26:01MÜZİK
26:02İzlediğiniz için teşekkürler.
26:32İzlediğiniz için teşekkürler.
27:02İzlediğiniz için teşekkürler.
27:32İzlediğiniz için teşekkürler.
28:02İzlediğiniz için teşekkürler.
28:04İzlediğiniz için teşekkürler.
28:06İzlediğiniz için teşekkürler.
28:08İzlediğiniz için teşekkürler.
28:10İzlediğiniz için teşekkürler.
28:12Şimdi Marksist düşünceden birdenbire metafizik düşünceye kaymak bu çok önemliydi.
28:20Onun için bizim bu toplantıda da birçok arkadaş Garodi'ye hep dini meseleleri sordular, ilmi meseleleri sordular.
28:30Tabii Garodi orada hatta fıkhi meseleleri sordular.
28:34Dedim ki arkadaşlar Türkçe Garodi anlamasın diye dedim bu insan yeni Müslüman olmuş.
28:42Bu işleri bilen birisi değil.
28:44Ayrıca bu derin bir filozof değil, derin bir alim değil.
28:50Bu eylemci birisi, Marksist düşünceden gelmiş, Komünist Partisi'nin genel sekreterliğini yapmış.
28:58Buna eylem konusunda neden siz buraya geçtiniz bunları sorun dedim falan.
29:06Şimdi dolayısıyla Garodi ile Paris'te görüşemedim.
29:11Ama Endülüs'e gittiğimde vefat etmişti.
29:28O zaman tabii imkanımız yok. Maddi imkan çok zor.
29:5415 gün Paris'ten İspanya'ya gittim.
29:58Kurtuba'da kaldım, Gırnatay'ı gezdim.
30:04Bütün eski Endülüs şehirlerini gezdim.
30:09Hatta Elhamra Sarayı'nı anlatayım, sonra yazarım diye elime bir de teyp aldım, anlatmaya başladım.
30:19Bahçesini gezdiğim zaman dedim ki, şöyle dedim o konuşmamda.
30:24Burası anlatılmaz, sadece gezilir ve görülür dedim.
30:29Bu kadar muhteşem, büyüleyici bir havası var.
30:34Ondan sonra belki 10 defa, 20 defa gittim.
30:37Gittim.
30:38Gittim.
30:39Gittim.
30:40Gittim.
30:41Gittim.
30:42Gittim.
30:43Gittim.
30:44Gittim.
30:45Gittim.
30:46Daha sonra bir de Endülüs belgeseline danışmanlık yaptım, TRT'de yayınlandı o belgesel.
31:14Şimdi Endülüs'e gitmemdeki esas amaç Batı'nın Endülüs üzerinde nasıl İslam medeniyetiyle tanıştığını sağlamaktı.
31:27Bunu dönüşümde İslam düşüncesinin Batı düşüncesine etkileri isimli bir eser yazdım.
31:36Bu eserin birinci cildi o günlerden kısa bir süre sonra yayınlandı.
31:43Fakat ikinci cildi epey zaman aldı.
31:46Yakında ikinci cildiyle beraber yeniden yayınlandı.
31:50Burada Batı kaynaklarını konuşturarak, Batılı düşünürleri konuşturarak İslam düşüncesinin Batı düşüncesini nasıl derinden etkilediğini
32:02ve Rönesans dediğimiz hareketin aslında Müslüman alimlerin eserlerinin, Müslüman düşünürlerin eserlerinin Batı'ya intikalinden sonra ortaya çıktığını
32:16ve Batı'nın Orta Çağ karanlığından, Orta Çağ uykusundan İslam düşüncesinin etkisiyle uyandığını bütün detaylarıyla orada anlatmaya çalıştım.
32:29Şimdi o gezinin bana sağladığı en önemli şey bu oldu.
32:35Tabii bir de Fransızca mı geliştirdim.
32:59Bundan sonra yaklaşık 10 yıl boyunca hep Fransa'ya gittim geldim.
33:20Orada değişik kitlelerle, gerek Katolik kilisesinin önde gelen isimleriyle, gerek Fransız felsefesinin önde gelen isimleriyle, üniversite mensuplarıyla
33:34ve aynı zamanda Paris'teki Müslüman gruplarla temaslarım oldu, onlarla sürekli görüşmelerim oldu.
33:43Sempozyumlar düzenledik, birlikte toplantılar düzenledik.
33:48Fransız hükümeti beni birkaç kere davet etti, ayrıca gittim.
33:53Yani Fransa'yla yakın ilişkilerim oldu.
33:56Son 10-10 senedir pek gitmiyorum o taraflara.
33:59İzlediğiniz için teşekkür ederim.
34:29O zamana kadar daha doçent değildim.
34:41Doçent olmak için yabancı dil imtihanını vermek lazımdı.
34:45Ben Fransa'ya Fransızca dilden imtihan vermek üzere gitmiştim.
34:51Fransızca'yı öğrendim, geldim.
34:54Bir de öğrendim ki Arapça imtihanı da kabul edilmiş.
35:00Yani Arapça'dan da imtihana giriyormuşum.
35:02Ben oraya o kadar zaman, o kadar emek boşuna harcamış olmuşum.
35:07Onun üzerine şimdi ömrüm Arapça'yla geçmişken, Fransızca'dan imtihana girersem, bu benim için uygun olmaz dedim.
35:17Arapça'dan imtihana girdim ve Arapça imtihanını verdim.
35:21Ve doçentlik yabancı dil jüri şeyini Arapça'dan vererek geçtim.
35:29Sonra da bir daha Fransızca'yı üniversitede ders şeylerinde yazılarımda kullandım.
35:37Arapça'dan.
36:07Aslında Avrupa, Roma İmparatorluğu'nun, Büyük Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden itibaren,
36:205. yüzyıldan itibaren, bütün antik bilgiyle değil, bütün bilgi birikimiyle alakasını kopardı.
36:29Çünkü Roma kendinden başka bir güç kabul etmiyordu.
36:35En güçlü kendisiydi.
36:38Yunan felsefesini de kabul etmiyordu.
36:42Yunan filozoflarının çok sıradan adamlar olduğunu kabul ediyordu.
36:47Yunanlılar güçlü olsaydı Roma onu yener miydi?
36:50Roma onları yendiğine göre basit bir insanlardı.
36:54Dolayısıyla Roma kendisinin en güçlü olduğunu kabul ediyordu.
36:57Yunanlıların tanrı isimleri dahil bazı felsefi kavramlarını aldılar.
37:04Ama onları da Latince'ye çevirdiler.
37:10Fakat esas Yunan felsefesini almadılar.
37:14Ayrıca bir şey daha yaptılar.
37:16Yunancayı yasakladılar.
37:18Yunanca öğrenimini de yasakladılar.
37:20Roma, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey kavimlerinin, kuzey
37:50İstilasına uğradığı şeylerin, kuzeyden gelen kavimlerin istilasına yani Almanların, sonra Macarların bunların istilasına uğradığı Hunların istilasına uğradığı Roma yıkıldı 500 yıllarında, 400 küsur yıllarında Roma yıkıldı.
38:14Roma'nın yıkıldığı zaman içeride Hristiyanlık zaten Roma'yı çökertmişti ve Hristiyanlar hakim oldular, Hristiyanlar fırsatı ganimet bildiler, eski Roma'ya dair ne varsa her şeyi reddettiler.
38:31Bunun yanında Yunan felsefesini de Yunan düşüncesini de reddettikleri gibi bunların küfür olduğunu ve Hristiyanlığa aykırı olduğunu, her ne lazımsa her şeyin Hristiyanlıkta olduğunu ve insanlara bilgiyi papazların vereceğini söyleyerek Yunan felsefesini de eski antik düşüncenin bütününü de yasakladılar.
38:58Böylece Batı Roma tamamen bir cehalet içerisine kapandı.
39:05Eski Roma'dan kalma okulları da yasakladılar, kapattılar, okulları yasakladılar.
39:10Oralarda okunma, size ne lazım bilgi, bilgi ne lazımsa gelin kutsal kitapta var, biz size öğretelim.
39:18Siz bunu gidip başka yerde öğrenirseniz, yanlış öğrenirsiniz, biz size öğretelim dediler.
39:23Öğrettikleri şeyler, İsa böyle diyor, azizler böyle diyor diyerek böylece Roma tam bir cehalet içerisine kapandı.
39:38Okuma yazma da yasaklandı.
39:40İzlediğiniz için teşekkür ederim.
40:10İzlediğiniz için teşekkür ederim.
40:40İzlediğiniz için teşekkür ederim.
Önerilen
40:20
|
Sıradaki
45:01
51:36