Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (30 Eylül 2013; 23:30)

  • 11 yıl önce
CEYLAN ÖZBUDAK: Allah hepimize hayırlı bir akşam nasip etsin, inşaAllah. Yakışıklı sevgilimle programımıza başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam, dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Hocam, bugün bildiğiniz gibi demokratikleşme paketi açıklandı. Paketteki maddelerden birkaç tane örnek okuyayım mı?

ADNAN OKTAR: Evet.

DİDEM ÜRER: “Kamu kurumlarında başörtüsü yasağı kaldırılıyor, ilkokullardaki öğrenci andı uygulaması kaldırılıyor, Mor Gabriel Arazisi-Manastırı, manastır vakfına iade ediliyor, Roman Dili ve Kültürü Enstitüsü kuruluyor, Roman vatandaşlarımızın yaşam koşulları iyileştiriliyor ve eğitim alanındaki sorunları gideriliyor, köy isimlerinin değiştirilmesinin önündeki engel kaldırılıyor, il ve ilçe isimlerinin değişikliği yönündeki talepler dikkate alınacak, Nevşehir Üniversitesi’nin adı Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi oluyor.”

ADNAN OKTAR: Güzel.

DİDEM ÜRER: Ve “özel okullarda faklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılıyor” ve başka maddelerde var.

ADNAN OKTAR: Bu millet, koruma altında bir millet. Hz. Mehdi (a.s) talebesi olan bir millet. Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkacağı bir millet. Onun için burada anormal bir şey çıkmaz. Anormal gibi görünen şeyler de, ilerde telafi edilir. Bir şey yapılırken pürüzler falan olur. Onların hepsi rendelenir, düzenletilir. Dolayısıyla telaş edilecek bir şey yok. Tayyip Hocam da aklı başında bir insan, gereğini yapar. İyi hoş mesela demokrasiyle ilgili konuşması çok hoş, gönül açıcı güzel de. Dünyada iki görüş var, biri dil, bir de din karşıtlığı. Yani dindarlar Allah’ı sevdikleri için, Allah’ı sevdiğimiz için, Allah’ın sevdiği gibi yaşamak istiyoruz. O zaman biz mutlu oluruz. Dine karşıt olanlar da din olmadığında mutlu oluyorlar. Bunu göz önünde bulundurmaları lazım. Mehdiyet de, işte dindarları da mutlu ediyor, dinsizlerinde rahat yaşayacağı gibi olmasını sağlıyor ortamın. Yani dinsizlerin herhangi bir mağduriyeti olmuyor. Öyle bir sistem oluşuyor ki, ortalı bir sol ağız. Onların yorumuna ben bakıyorum, din hiç yok, İslam hiç yok, Allah’tan, Kuran’dan hiç bahsetmiyorlar. Halbuki, bizi asıl mutlu edecek olan budur. Demokratik gelişmeleri işte şu şu şu şu anlatıyorlar, tamam güzel ama biz Allah ile mutlu oluyoruz, dinle mutlu oluyoruz. Bunu hiç önemsiz bir şeymiş gibi görmeleri yanlış olur. Mehdiyet’te de hem dindarlar, hem din karşıtları, yani dini yaşamayanlar rahat ve huzurlu yaşayacaklardır. Mehdiyet hepsini göz önünde bulunduruyor. Ama bu tip düşünceleri olan insanlar dini önemli görmez bir üslup içinde oluyorlar, bu olmaz. Tek kelime dinden bahsetmiyor ve mutlu olacağımızı düşünüyor. Biz sonunda Allah’ın rızasına uygun bir şey var mı? Ona bakarız. Allah’ın vereceği bir şey var mı? Razı olacağı bir şey var mı? O yoksa rahatsız oluruz. Varsa mutlu oluruz. Bunu göz önünde bulundurmaları lazım. Evet, Didem Hocam.

DİDEM ÜRER: Hocam, aynı zamanda siyasi partilerin devletten yardım alması için, yüzde 7’ydi baraj, yüzde 3’e indirildi. Siz de söylemiştiniz daha önceden. Bir de üç teklif sunuldu seçimlerdeki baraj ilgili olarak. Yüzde 10 barajı için ya şimdiki gibi devam etsin ya daraltılmış bölgede yüzde 7’ye düşürelim ya da dar bir bölgeyle ilgili yüzde 5 galiba, 3 teklif sunuldu.

ADNAN OKTAR: Bu dürüstçe bir üslup, Tayyip Hocam burada Saadet Partisi’ni ve Büyük Birlik Partisi’ni kollayan bir üslup içersinde, gördüğüm. Çünkü Saadet Partisi hakikaten yüzde 3’ü aşabilir. Büyük Birlik Partisi de aşabilir. Hazine yardımı da alırlarsa, çok rahat ederler tabii, baya güzel olur, inşaAllah. Onların ciddi sorunuydu o, onu da çözmüş oldu.

DİDEM ÜRER: Yaşam tarzına saygı, Türk Ceza Kanunu’yla güvence altına alınıyor, Hocam. Bir de Türk Ceza Kanunu’nda kişilerin bireysel ibadetlerinin ve inanç gereklerinin engellenmesine yaptırım getiriliyor. Bir de nefret tarikiyle işlenmesi durumunda TCK’da ki suçların cezaları arttırılıyor, nefret suçlarının. Ve ayrımcılık suçunun kapsamı genişletiliyor.

ADNAN OKTAR: Ama onu iyice halka tarif etsinler ki, insanlar bilmeden onu hata edebilirler. Kanunun kapsamını açıklamamak çok garip oluyor. Bazen halk, avam insanlar bilmiyor, göğsünü gere gere bir şey söylüyor, halbuki o kapsama girmiş oluyor. Durduk yere adam hapse giriyor. Kanunu bilmediğinden, bilse yapmayacak. “Ben bilmiyorum’u” dinlemez kanun. Onun için bir nimet olarak, bir iyilik güzellik olarak, bu tarz anlaşılamayan, kapsamı tam bilinemeyen kanunları örnekler vererek hukukçular açıklasınlar televizyonda. Mesele hakaret de bilinmiyor, birçok söz hakarete girer aslında. Bilmiyor, hakaret olduğunu bilmiyor, uluorta söylüyor, hakaret oluşmuş oluyor. Bunlar açıklanabilir, nelerin hakaret olduğu. Oradan da bağlantı kurabilirler. Mesela bu yeni çıkacak olan kanunlarla ilgili de, örnekler vererek anlatılması, kapsamını göstermek, insanlar için bir kolaylık nimet olur, inşaAllah.

DİDEM ÜRER: Hocam, BDP Eş Genel Başkanı Gülten Kışanak, de