00:07Bugün bir mektubun günlerce yolda olduğu ve beklemenin bir duyguya dönüştüğü eski zamanlara gidiyoruz.
00:13Dondurmam Gaymak ve iftarlık gazoz filmlerinden tanıdığımız usta yönetmen Yüksel Aksu bizimle.
00:19Kendisiyle vizyondaki son filmi Bak Postacı Geliyor'u konuşacağız.
00:24Yüksel Bey hoş geldiniz.
00:25Hoş bulduk.
00:26Nasılsınız?
00:27Teşekkürler. Siz nasılsınız?
00:28Bizler de iyiyiz. Çok teşekkür ederiz.
00:30Hemen filmle başlamak istiyorum.
00:32Çünkü öğrendiğime göre bu film aslında pandemi zamanından önce yazılmış.
00:37Pandemi zamanında yapılmış bir şey.
00:40Ve aradan 4-5 yıl geçtikten sonra aslında bir senaryoya dökülüyor.
00:46Şey dediniz mi ya iyi ki 4-5 sene önce yapmamışım da şimdi yapmışım dedirten bir şey oldu mu size?
00:51Valla hiç düşünmediğim yerden sordunuz ama her filmin siz de biliyorsunuz her projenin kendi içinde bir kısmeti oluşuyor.
01:01Yani kendi konjüktürünü kendisi yaratıyor.
01:04Pandemi öncesi yazılmasına rağmen araya pandemi girince doğal olarak her sektör gibi bizim sektörümüzde durdu.
01:12Bence ben hatta Haziran ayına kadar neredeyse artık rafa kaldırmıştım.
01:20Son dakika bir Ozan Akbaba'nın ismi, Ozan Akbaba ile beraber Buket Akbaba yapımcı ve Pol film Polat Yağcı yapalım deyince daldım.
01:35Hep beraber tangırtungur çektik işte.
01:37Peki piyasada şu anda seri filmler ve garanteci yapımlar varken siz bir dönem filmi çekiyorsunuz ve daha önceki filmleriniz gibi aslında onlar da dönem filmiydi.
01:47Bunun çok riskli bir şey olduğunu söylüyorsunuz.
01:50Bir yönetmen olarak sizi bu riski almaya yüreklendiren şey neydi?
01:54Sanırım bir yurtseverlik içgüdüsü bendeki.
01:59Yani Türkiye'de sinema sadece sinemanın değil bence bir ulusal sorun aynı zamanda.
02:07Türkiye çok okuyan değil ama çok seyreden bir ülke.
02:11Ama son yıllarda seyretmeyi de azalttı.
02:15Seyretmeye de çok zaman ayırmamaya başladı.
02:19Esasen sinemayı şöyle düşünüyorum ben.
02:24Yani 90 dakika, 110 dakika veya korktum, bayıldım falan değil.
02:30Bir roman okumuş gibi, bir doktora tezi okumuş gibi, bir kitap okumuş gibi bir duygu tecrübesiyle, zihinsel bir tecrübeyle çıkmasını istiyorum.
02:41Çünkü birincisi sineması çok pahalı artık.
02:45İnsanların zamanları yok.
02:47Bir öğleden sonrasını, bir hafta sonunu sinemaya ayırması için çıkışta iyi ki bu filme geldik.
02:54İyi ki bu filmi seyrettik ki şunları şunları öğrendim ya da şöyle şöyle yolculuklar yaptım.
03:00Hiç bilmediğim bir zamanda, hiç bilmediğim bir coğrafyaya, bir tarihe yolculuk yaptım deyip bir duygu ya da düşünsel tecrübeyle çıkması gerektiğine inanıyorum.
03:11Yani sinema sadece bir eğlence, hoşça vakit geçirme sanatı değil.
03:16Bu tarafını yatsımıyorum, çok önemli.
03:19Ama hoşça vakit geçirmek için sinemaya birinci motivasyon olarak düşünmüyorum.
03:24Yani gidip çengiye gitmek, düğüne gitmek, partiye gitmek, içmeye gitmek, nişana gitmek, gırgır şamataya gitmek varken birinci dereceden bence daha eğlenceli etkinlikler onlar.
03:39Peki Osman karakterine gelmek istiyorum.
03:42Evet.
03:42Babanız aynı zamanda çünkü bu hikaye anne ve babanızın hikayesini anlatıyor.
03:48Osman karakteri bir postacı ama sadece mektup taşımıyor çünkü insanların dertlerini, sırlarını, aşklarını da taşıyor aynı zamanda.
03:57Onun o temiz saflığını korumak için senaryoda nelere dikkat ettiniz?
04:02İşiye dikkat etmeme gerek kalmadı.
04:04Babam zaten temiz ve saftı.
04:06Hatta saftirik diyebileceğimiz kadar saftı.
04:09Babamın postacılığı, şöyle postacı imgesi bende babamla beraber il postunodan tutunuzda postacı kavramı aslında üniformalıların en sevimli ve en sevilidir postacı.
04:26Ben de küçük insanları, küçük kariyerleri, küçük dünyaları seven birisiyim.
04:30Yani daha önce bir sürü arkadaşımız hani büyük büyük, iri iri, kabadayı, işte kahraman filmleri yaparken ben bir dondurmacıyı yaptım.
04:42Daha sonra bir gazozcuyu yaptım.
04:44Şimdi de postacıyı yaptım.
04:46Ben küçük insanların hayatındaki büyük hikayeleri, büyük duyguları, etli butlu duyguları seviyorum.
04:53Onlardan birisi de babamdı.
04:55Babamın biyografisiyle, biraz da kurmacayla ortaya karışık böyle bir hikaye çıktı.
05:03Peki, aynı zamanda mahallede bir sürü de insan var.
05:08Bir mahalle kültürü de görüyoruz.
05:10Bu hiyerarşiyi kurarken, mahalledeki insanları anlatırken babanızın anlattığı karakterlerden ne kadar esinlendiniz?
05:17Hatta şöyle diyeyim, ne kadarı babanızın anılarından fırlayıp geldi mahalledeki insanların?
05:22Babamın mahallesiyle, benim mahallem aynı olduğu için birazcık birlikte ama kronolojik olarak 60'larda ben yoktum.
05:31Dolayısıyla babamdan ve annemden hep başkalarına nişanlıyken birbirlerine aşık olup kaçma hikayelerini.
05:38Ve bu hikayelerinin de bir zaman sonra filme aktarılması gerektiğine dair ciddi lobi faaliyetleriyle karşılaştım.
05:48Hem annem push ediyordu hem babam push ediyordu.
05:51Bir de 60'lı yıllar bir gerimde kalmıştı.
05:57Yani şey 80'lerdi, dondurmam kaymak 80'lerdi.
06:02İftarlık gazoz da.
06:03İftarlık gazoz 70'lerdi bizzat tam olarak 74 ve 84.
06:08Dondurmacı da 80'ler, 90'lar büyük sermaye o özallı yıllardan sonra globalleşmeyle beraber küçük esnafın haliydi.
06:1670'lerde de Türkiye'de bir tür insan ve bir ülkenin resmiydi.
06:23Dünyayı onarma ruhu olan insanlar, dünyayı güzelleştirme derdi olan insanların kalabalık olduğu yıllardı.
06:31O benim çocukluk anılarımdı.
06:34Oradan 70'leri resmettim.
06:3760'lara inerek de aslında tersten bir kronoloji oldu.
06:4080'ler, 70'ler ve 60'lar.
06:43Türkiye'nin 50'li yılları sonlarıyla 60'ların ortası 70'lere kadar çok kültürel olarak,
06:50ideolojik olarak bir sürü konuda hani sanatta, edebiyatta patladığı yıllar bence.
06:58Çok görkemli yılları.
07:02Hep de ilgimi çekmişti.
07:04Bu filmle bir kısmını resmetmiş olduk.
07:07Filmde Gülizar ve Osman var bizim çiftimiz olarak.
07:11Aşkı kavuşmak olarak değil de aslında beklemek üzerine biz görüyoruz.
07:14Özellikle Osman çok fazla bekliyor, çok fazla zaman geçiyor.
07:21Sizce beklemek sevmekten daha mı öğretici?
07:25Sevmenin kanıtı olarak beklemek ve sevmeye kavuşmak için çaba, sabır, sebat denilen şeyler bence birer tutanak, delil.
07:37Şimdiki ilişkiler gibi, ben hoşlandım, ben sevdim bilmem ne kavuşma.
07:42Hemen flört, akabinde ayrılıkların olmadığı yıllar o yıllar.
07:47Yani kadın erkeğin kamusal hayatta kolay bir araya gelebildiği yıllar değiller.
07:53Bir de genel olarak insan duygusunun daha derinlikli yaşandığı yıllar olduğunu düşünüyorum.
08:00Hani siyasi olarak da öyle, edebi olarak da öyle, duygusal olarak da öyle.
08:05Ve kavuşma hep kavuşamama, hep vuslat, hep acıyı savunmuyorum ama kavuşma arzusunun kendisi.
08:16Yani aşka yönelik yapılan çaba, uzun yürümeler, uzun mektuplar, uzun şiir okumalar, uzun kahırlanmalar, uzun dertleşmeler.
08:27Aşkın önemli süsleri olduğunu düşünüyorum.
08:30Tekrar o zaman ailenize gelmek istiyorum.
08:32Çünkü 20 yıldır bu hikayeyi çekmeniz için aslında size bir lobi yaptıklarını söylüyorsunuz.
08:37Evet.
08:38Hem bir evlat hem de bir yönetmen olarak çekimler sırasında böyle duygusallaştığınız bir an oldum ya da sizi gülümseten bir an.
08:45Çünkü aileniz de aynı zamanda seti ziyarete gelmişler, resim vardı.
08:50O filmdeki Gülüzar ve Osman'la resimleri de vardı.
08:54Oynayan Gülüzar ve Osman, Ozan Akbaba, Deniz Barut, annem babam ben hepimizin bir şeyi var.
09:01Beni tabii o sahnede, sinema sahnesinde hepsi bir arada oynattım figürasyonda, küçücük de olsa.
09:09O İzeki Müran şarkısı eşliğinde kamera postacının önlerine giderken sol taraftakiler annem babam,
İlk yorumu siz yapın