Sultân-ı Aşk
  • vor 10 Jahren
Kendi hüsnün seyr kılmak istedi sultân-ı Âşk
Eyledi keşf-i cemâl ya’ni açıldı kân-ı âşk
Çıktı bir gevher o kândan bîmisâl ü bîkıyas
Zerre-i nûrunda kılmış bin güneş pinhan âşk
Gevher-i nûr-i Muhammed, mâye-i tohm-i vücud
Kim anınla âşikar oldu bilindi şân-ı âşk
Aşk edip andan zuhûr, ol aşkın oldu mazharı
Eyledi ta’zim ü tekrim, nice bin yıl anı âşk
Öyle bir gevher ki, “mâkâne mâyekûn”un kânesi
Öyle bir gevher ki olmuş vasfının hayranı âşk
Akl-ı kül etti zuhûr hem şûle-i nûr oldu ruh
Neşr-i câm-ı feyz-i akdesle kılıp devrân aşk
Nûr içinden bir kalem çıktı cihan bir noktası
Levh olup cümle yazıldı serbeser fermân-ı âşk
Sabit oldu suhf-ı âlem kıldı âşk sırrın ayân
Ahmed-i Muhtâr’ı mahbub eyledi i’lân âşk
Oldu bir derya Muhammed’le muhabbet pür hikem
Kaynayıp âlemleri oldu muhît ummân-ı âşk
Ol cemâl-i hüsne karşı neş’esinden âşk-ı pâk
Hâk-i pâye nezr kıldı âlem-i imkânı âşk
Zîr-i pâyine döşendi nüh felek arz u semâ
Eyledi zâhir sırat ü mahşer ü mîzanı âşk
Haymegâhı arş olup kürsî ana bir tahtgâh
Nur içinde kendi kendin eyledi seyran âşk
Çok sıfat verdi ana çok isim ile kıldı nidâ
Metn-i hüsnünde kırâat eyledi Kur’anı âşk
Aşktan geldi zuhura âb ü ateş, hâk ü bâd
Açtı esrar-ı vilâdı rahmet-i bârân-ı âşk
Oldu ol nûrun şuâatı melâik bîhisab
Oldular fermanber-i tesbih ü medhihân-ı âşk
Doğdu ol nurdan nice eflâk ü eşbah ü nücum
Eyledi pürzevk ü pürşevk âlem-i ekvanı âşk
Cem’ olup ruh u melâik kıldılar aşka sücûd
Tard edüp ol âşktan vehmeyleyen şeytanı âşk
Kendi kendine hicap olunca gördü nûru nâr
Ol sebepten kıldı zâhir cennet ü nîranı âşk
Nûrdan vehmeyleyen nâra düşüp çekti azab
Nûrunu fehmeyleyenler oldular cânân-ı âşk
Suret-i zîbâsını izhar için âşk âleme
İntihâb etti Cenab-ı ekmel-ül insan-ı âşk
Döndürür dâim Muîd ismi Muhammed aynını
Perde-i âşkı açanlar oldular kurbân-ı âşk
Âşık u ma’şuk u mahbub u habib bir nûr iken
Kesret-i esmâ sıfatta kaldılar nâdân-ı âşk
Kenz-i âşkın masdarı Ahmed Muhammed Mustafa
Cem’ü tafsilinde anın “nezzelel furkan”-ı âşk
Aşk ile olsun salât ile selâm ol nura kim
Nûr-i vechini görenler oldular sûzân-ı âşk
Hem Raûf u hem Rahîm u sahibü’l hulk-ı azîm
Şems-i hüsnünde ayandır hüsn-i bîpâyân-ı âşk
Hâk-i pâyinde Kemâlî can veren âşıkların
Hâk-i pâyinde kurulmuş çeşme-i hayvan-ı âşk
Allahümme salli ale'l cemâlî seyyidünâ Muhammed ve'l kemâli imâm Âliyye'l Murtazâ ve'l şah Hasân-ı müctebâ ve'l şâh Hüseyn-i Kerbelâ.. Salavâtu'llahi aleyhim ecma'în,
***
Aşk sözü dertsiz olunca meyve vermez; hevestir… yalnız ağızdan çıkar yalnız kulağa varır. Bilmiyorlar aşıklar hayalinin tasvirini rüyalarında görseler yaşlı gözlerinden nice seller akıtırlar. Ey yârenler, canı aşka bırakın da bütün ruh kesilsin, sonra o aşktan gül bahçesine renk sadaka edin…
-Hz. Pir-i Destgîr-i Münir-
Empfohlen