Kendi hüsnün seyr kılmak istedi sultân-ı Âşk Eyledi keşf-i cemâl ya’ni açıldı kân-ı âşk Çıktı bir gevher o kândan bîmisâl ü bîkıyas Zerre-i nûrunda kılmış bin güneş pinhan âşk Gevher-i nûr-i Muhammed, mâye-i tohm-i vücud Kim anınla âşikar oldu bilindi şân-ı âşk Aşk edip andan zuhûr, ol aşkın oldu mazharı Eyledi ta’zim ü tekrim, nice bin yıl anı âşk Öyle bir gevher ki, “mâkâne mâyekûn”un kânesi Öyle bir gevher ki olmuş vasfının hayranı âşk Akl-ı kül etti zuhûr hem şûle-i nûr oldu ruh Neşr-i câm-ı feyz-i akdesle kılıp devrân aşk Nûr içinden bir kalem çıktı cihan bir noktası Levh olup cümle yazıldı serbeser fermân-ı âşk Sabit oldu suhf-ı âlem kıldı âşk sırrın ayân Ahmed-i Muhtâr’ı mahbub eyledi i’lân âşk Oldu bir derya Muhammed’le muhabbet pür hikem Kaynayıp âlemleri oldu muhît ummân-ı âşk Ol cemâl-i hüsne karşı neş’esinden âşk-ı pâk Hâk-i pâye nezr kıldı âlem-i imkânı âşk Zîr-i pâyine döşendi nüh felek arz u semâ Eyledi zâhir sırat ü mahşer ü mîzanı âşk Haymegâhı arş olup kürsî ana bir tahtgâh Nur içinde kendi kendin eyledi seyran âşk Çok sıfat verdi ana çok isim ile kıldı nidâ Metn-i hüsnünde kırâat eyledi Kur’anı âşk Aşktan geldi zuhura âb ü ateş, hâk ü bâd Açtı esrar-ı vilâdı rahmet-i bârân-ı âşk Oldu ol nûrun şuâatı melâik bîhisab Oldular fermanber-i tesbih ü medhihân-ı âşk Doğdu ol nurdan nice eflâk ü eşbah ü nücum Eyledi pürzevk ü pürşevk âlem-i ekvanı âşk Cem’ olup ruh u melâik kıldılar aşka sücûd Tard edüp ol âşktan vehmeyleyen şeytanı âşk Kendi kendine hicap olunca gördü nûru nâr Ol sebepten kıldı zâhir cennet ü nîranı âşk Nûrdan vehmeyleyen nâra düşüp çekti azab Nûrunu fehmeyleyenler oldular cânân-ı âşk Suret-i zîbâsını izhar için âşk âleme İntihâb etti Cenab-ı ekmel-ül insan-ı âşk Döndürür dâim Muîd ismi Muhammed aynını Perde-i âşkı açanlar oldular kurbân-ı âşk Âşık u ma’şuk u mahbub u habib bir nûr iken Kesret-i esmâ sıfatta kaldılar nâdân-ı âşk Kenz-i âşkın masdarı Ahmed Muhammed Mustafa Cem’ü tafsilinde anın “nezzelel furkan”-ı âşk Aşk ile olsun salât ile selâm ol nura kim Nûr-i vechini görenler oldular sûzân-ı âşk Hem Raûf u hem Rahîm u sahibü’l hulk-ı azîm Şems-i hüsnünde ayandır hüsn-i bîpâyân-ı âşk Hâk-i pâyinde Kemâlî can veren âşıkların Hâk-i pâyinde kurulmuş çeşme-i hayvan-ı âşk Allahümme salli ale'l cemâlî seyyidünâ Muhammed ve'l kemâli imâm Âliyye'l Murtazâ ve'l şah Hasân-ı müctebâ ve'l şâh Hüseyn-i Kerbelâ.. Salavâtu'llahi aleyhim ecma'în, *** Aşk sözü dertsiz olunca meyve vermez; hevestir… yalnız ağızdan çıkar yalnız kulağa varır. Bilmiyorlar aşıklar hayalinin tasvirini rüyalarında görseler yaşlı gözlerinden nice seller akıtırlar. Ey yârenler, canı aşka bırakın da bütün ruh kesilsin, sonra o aşktan gül bahçesine renk sadaka edin… -Hz. Pir-i Destgîr-i Münir-