Ey gönül, bil "ezelî ahde" samîm isterler Aldığın "bâr-ı emânât"a kerîm isterler Hâlık'ın seyrederek halka rahîm isterler Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler Yevme lâ yenfau'da kalb-i selîm isterler
İzz ü câh, devlet ü rif'at yerine binâm ol Merteben şâh ise de bende-i hâs u âm ol Nik ü bed hali bırak muntazır-ı encâm ol Berzah-ı havf ü recâdan geçegör nâkâm ol Dem-i âhirde ne ümmid ü ne bîm isterler
Yetiş ol âleme kim olmaya anda biz, siz Anda ne şâh u ne gümrâh ne muti'u ne hunrîz Yokdur ol dâirede nisbet-i çiz ü nâçiz Âlem-i bi-meh-i hurşid ü felekte hergîz Ne mühendis ne müneccim ne hekîm isterler
Çalma ikbâl kapısın perde-yi idbâr açılır Sohbet-i pîr ile aşıklara efkâr açılır Ehl-i dil hâre nazâr eylese gülzâr açılır Âlem-i keşf-i meânîde çok esrâr açılır Giremez nefs-i gazûb anda hâlîm isterler
Gönlünü kıl heves-i nefs ü hevâdan sâlim Kendini bil ezelî "bezm-i elest" de kâim Iyd-i vaslı gözet ol kayd-ı sivâdan sâim Sâkin-i dergeh-i teslim-i rızâ ol dâim Ber-murad etmeğe hizmette mukîm isterler
Sıdk ile hizmet-i insâna girip insân ol Ölmeden evvel ölüp hâtime-yi nisyân ol Ne melâhid ü ne sofi-yi bî izân ol Unutup bildiğini ârif isen nâdân ol Bezm-i vahdet'te ne ilm ü ne âlim isterler
Eli boş âşıka mahbûblar el vermezler Dikeninden çekinen ellere gül vermezler Cân u bâş vermeyene zevk-i gönül vermezler Harem-i ma'nide bigâneye yol vermezler Âşina-yi ezelî yâr-i kadîm isterler
Yokluğa etme keder varına mesrûr olma Halkı nefretle görüp âleme menfûr olma Ehl-i irfâna kul ol nefse uyup kul olma Cürmüne mu'terif ol tâate mağrûr olma Ki şifâhane-yi hikmet'te sakîm isterler
Saçsa da âleme ger Nûr-i Huda pertevler Ne gider ne götürür maksada ham peyrevler Göremez Hakk'ı, gözü kör, dili gâfil dîvler Kıble-yi mâ'nîyi fehmeylemeyen kiçrevler Sehvine secde edip ecr-i azîm isterler
Her göz açtıkça bir et fâtih ile meftûhi Hak bilir sen arama fasîd ile memdûhi Ey Kemâlî sakın incitme dil-i mecrûhi Ezber et nükte-i esrâr-ı dili ey Rûhî Hâzır ol bezm-i ilâhîde nedîm isterler -Melâmî, Bayramî şeyhi Osman Kemâli Efendi (v. 1954)'den Bağdatlı Rûhi (v. 1605)- www.umutrehberi'den -Alıntı- Garip... Adına, tadına, tuzuna, tozuna bakmayız, Acısını duyalım yeter. Her nemiz var ise verip verip, Kalp, gönül, damar, ses, nefes... Hayal, hülya, rüya, şarkı, şiir, miir... Ne bulursak girip girip. Gariip garip severiz biz, Garip garip...
Schreibe den ersten Kommentar