Terörü yakından tanıyan Türk halkı, metropollere yapılan terör saldırılarının artmasıyla birlikte şu soruyu sorar oldu? TERÖR ÖRGÜTLERİ ACABA NEDEN BÜYÜK ŞEHİRLERİ HEDEF ALIR?
Çeşitli ülkeler için bunun farklı açıklamaları olabilir. Burada bu değerlendirmeyi Türkiye üzerinden yapacağız.
Türkiye’nin tarihi boyunca başa gelen hükümetler, muhalefetin acımasız eleştirilerine maruz kalmış, bu nedenle kimi zaman koalisyonlar kurulamamış ve halk hükümetsiz bırakılmış; kimi zaman ise, ne acıdır ki, askeri darbeler meydana gelmiştir. Tüm bu fikir ayrılıklarına rağmen, Türkiye’de tüm siyasilerin ve askerin daima ittifak halinde olduğu bir konu vardır: Ülkenin bölünmemesi. Dolayısıyla terörle mücadele, daima Türkiye’nin başlıca konusu olmuştur ve tavizsiz uygulanmıştır.
Terörün, Türkiye’de kırsaldan büyük şehirlere inmesinin en büyük sebebi, terör örgütlerinin kırsalda başarısız olmasıdır. Terörist, şehirler içinde sivil hedefleri gözeterek terörün kahpe ve kalleş yüzünü daha da kirletir. Halka bu yolla “siz güvende değilsiniz” telkini vermeye çalışır. Halkların bu şekilde isyana yöneleceklerine ve devletlerin de bununla baş edemeyeceğine inanır. Dolayısıyla terörle mücadelede, TERÖR ŞEHRE İNDİĞİNDE YAPILACAK EN DOĞRU ŞEY, TERÖRE VE TERÖRİSTE İSTEDİĞİNİ VERMEMEKTİR.
Peki terör ne ister?
Terör korku ister; panik ister; gözyaşı ister. Toplumlar içinde moral bozukluğu oluştuğunu, halkın yaşam kalitesinin bozulduğunu, halkın rahat yaşamadığını görmek ister. Halkı birbirine düşürmek, devleti yönetenler arasında ayrılık çıkarmak, devletin merkezinde kutuplaşmalar oluşturmak ister. DÜŞMANLIĞIN VE NEFRETİN ÇOĞALMASINI İSTER.
Korkan halk, huzursuz halktır. Bir teröriste göre huzursuz halk, ya kendi durumuna isyan edecek ve ayaklanacak bir potansiyeldir ya da nefret zemininin oluşması için müsait bir kitledir. Terörist, nefretin yaygınlaştığı toplumlarda, devletlerin çok uzun ömürlü olmadığını bilir. Hedefi daima kaleyi içten fethetmektir.
Teröristin en çekindiği şey toplumlar arasındaki tesanüttür. Terörist, acı karşısında birlik ve beraberlik mesajlarının verileceğini ama toplum içinde oluşan moral bozukluğu nedeniyle bunun kısa süreceğine inanır ki, çoğunlukla bu tez doğrudur. TERÖRİST, BOYUN EĞMİŞ TOPLUMLAR GÖRMEK İSTER. Yapılan tehdide, korkuya boyun eğmiş halk, teröristi en fazla besleyen faktördür. Eğer tehdit ses getirmişse, eğer etrafta ağlayanlar, “çaresiziz” “moralimiz bozuk” diyenler, korkudan evlerine saklananlar varsa terörist için eylem oldukça başarılıdır.
2016 yılının mart ayında İstanbulda gerçekleştirilen hain terör saldırısından birkaç gün önce Almanya, Türkiye’deki konsolosluklarını ve okullarını kapatarak teröristlerin tam da istediği şeyi yapmıştı. Türk halkı bu uygulamayı önce şaşkınlıkla karşıladı, alıştığımız bir şey değildi. Alınan bu tedbirden sadece bir gün sonra gerçekleşen saldırının akabinde Almanya’yı haklı bulanlar olsa da, genel olarak Türk halkının nezdinde bu uygulama “acizce bir terör korkusu” ile eşdeğer kabul edildi.
Terör korkusunu üzerinden atamayan azınlık, hemen akabinde “pazarlara çıkmayın, çarşılarda gezmeyin” uyarısını her vesile ile dile getirmeye başladılar. Bir acı refleksiyle, mantığa aykırı ve tutarsız uyarılarla aslında terörün istediği şeyi veriyorlardı. Evlere kapatılan korku içindeki halkların, aslında teröristin tam da aradığı şey olduğunu muhtemelen düşünmüyorlardı. Halka ait olan yaşam alanını teröriste teslim etmenin ne kadar mantıksız ve aynı zamanda sakıncalı olduğunu fark edemiyorlardı.
Terör metropolleri vurduğunda, Alman hükümetinin yaptığı gibi halkı okullardan, resmi binalardan ve sokaklardan çekmek, bazılarının önerdiği gibi hayat alanlarını teröristlere terk etmek ve “korktuk” imajı vererek teröriste eyleminin ses getirdiğini hissettirmek yenilgi anlamına gelir. Bu, aciz bir reflekstir; istemeden de olsa terörün amacına hizmet etmektir. Terörle mücadele, sadece polisin ve askerin sorumluluğu deği