Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (17 Nisan 2013; 23:30)

  • 11 yıl önce
EBRU ALTAN: Olağanüstü yakışıklı, bir tanem, aslan Seyyidimizin güzel sohbetine başlıyoruz, inşaAllah. Hoş geldiniz Hocam.

ADNAN OKTAR: Kardeşim bakın her ne olursa olsun, hükümete destek gerekir. Muhalif olan da destekçi olması lazım. Türkiye’yi güçlü tutmak için, muhalif de olsa, hükümeti desteklerse, dış kahpe oyunlara karşı, Türkiye çok güçlü olur. Bir düşünün bir hükümet var, bütün millet destekliyor, millete bakıyorsun herkes ittifak halinde, adam nasıl yanaşsın? Hiç bir şey yapamaz. 75 milyonluk bir ülke, Başbakanın etrafında kenetlenmişler, kendi aralarında da kenetlenmişler, bitti. Onun için öfkeyle, şununla bununla hükümete muhalif bir tavır olmaz. Eleştiri yapsınlar ama gerçek anlamda derinden bir muhalefet, bu doğru değil.  

Bir de son günlerde bizi küfretmeye alıştırmaya çalışıyorlar. Yani küfredilmeye alıştırmaya çalışıyorlar. Yani “size küfredeceğiz, alışın” diyorlar. “Çok normal, her çeşit küfrü yapabiliriz biz. Alışın ya” diyorlar. “Ne var yani demokrasi yok mu?” diyorlar. “Bak Avrupa’da falan da var. Millet birbirine küfrediyor, burada da alışın. Size de küfredilsin siz de alışın” diyorlar.  Bak kardeşim, biz alışamayız.  Ben küfür istemiyorum. Ben kimseye küfretmem, kimse de bana küfretmesin. Küfredersem de, gitsin hukuki hakkını arasın, hakkıdır yani. Birisi de bana küfrederse, hukuki hakkımı ararım. Küfür istemiyorum. Eleştiri? Alabildiğine eleştirsin. Eskiden neydi kardeşim? Eskiden yani on yıldan daha önceki dönemlerde, on beş yıl önce, akıl almaz hakaretler ediyorlardı gazetelerde, her gün aşağı yukarı. Dava açıyoruz, netice alamıyoruz. Tekzip etsinler diyoruz, bir yıl bir buçuk yıl sonra mahkemesi bitiyor, adamlar bir şekilde, ya zaman aşımından ya şundan konuyu kapattırıyorlardı. Adam hakaret ediyor, mahkeme uzuyor da uzuyor, bir buçuk sene sonra cevabı verilecek. Adam zaten konuyu unutmuş oluyor. O arada, o hakaret dallanıp budaklanıp her tarafa yayılıyordu. Yağmur gibi hakaret ediyorlardı. Ama bakın şu an, hakaret edemiyorlar. Bu, hükümetin bu millete getirdiği bir nimettir, bir güzelliktir. Hakaret edenin hakkı, adaletle hukukla avucuna konuyor. Eskiden, ağıza alınmayacak hakaretler ediyorlardı bizlere. Önüne gelen hakaret ediyordu, rahat rahat, birçok kişi. Hiçbir şey yapamıyorduk. Gazetelerden insanlar korkuyorlardı, birçok gazeteden çekiniyorlardı, yine küfredecek, hakaret edecek altında kalacağım diye, ödü kopuyordu insanların. Sabah kalktığında akıl almaz iftiralar, akıl almaz hakaretlerle karşılaşabiliyordu. Yapacağında hiçbir şey olmuyordu. “Git mahkemeye ver kardeşim” diyorlardı. Mahkemeye veriyorsun. Bir ay sonra falan ifaden alınıyor. Birkaç ay sonra davası açılıyor, beş ayda bir, altı ayda bir mahkemesi oluyor, bazen iki buçuk sene sürüyor. Daha mahkeme devam ederken zaman aşımı devreye giriyordu. Şu an böyle bir şey yok. Müslüman’ın izzeti nefsi vardır, haysiyeti vardır, şerefi vardır, onuru vardır, gururu vardır, küfrettirmez kendine. Böyle bir kanun yok. Dünyanın hiçbir yerinde, hiç kimseye sen küfredemezsin, küfretme hakkı yoktur. Sen küfretme hakkını verirsen, dövme sövme hakkı da verirsin, öldürme hakkı da verirsin arkasından. Nitekim bakın, İslam ülkelerinde Müslümanları koyun boğazlar gibi boğazlıyorlar, hiç konusu dahi olmuyor. Avrupa’da mesela yol ortasında bir köpek öldürüyorlar, bütün Avrupa ayağa kalkıyor. Irak’ta geçen günler mesela kırk-elli kişi aynı anda şehit edildi, hiç birinin haberi bile yok kimsenin. Afganistan’da geçen gün altmış-yetmiş kişiyi aynı anda şehit ettiler, Hiçbir gazete, hiçbir kimse muhatap dahi olmadı. Yani böcek kadar bile artık değer vermiyorlar. Buna alıştırmışlar. Şimdi de bizi küfretmeye alıştırmaya kalkıyorlar bazı tipler, bunu kabul etmeyiz, böyle bir şey olmaz.

Evet, Didem Hocam.

DİDEM ÜRER: Sağır ve dilsiz olan bir Ak Parti mensubu partinin meclis grup toplantısı işaret diliyle Sayın Erdoğan’a “seni seviyorum” deyince, Başbakanımız da partili kardeşimize işaret dilini kullanarak “bende seni seviyorum” demiş.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Tayyip Hocam, mazlum insan, Allah için ortaya çıktı. Hataları, yanlışları olabilir. Yani öyle kusursuz bir insan, her insanın kusuru hatası olur ama ben iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Samimi dindar olduğuna da inanıyorum, hakikaten çok ezilmiş bir insan, çok acı çekmiş. O en zorlu devirleri yaşamış bir insan, en şiddetli çileleri çekmiş bir insan. Demokrasinin gelmesi için de, hakikaten özgürlüklerin oluşması için de, hukukun daha güzel çizgiye gelmesi için, samimi gayret ediyor. Daha önceki dönemlere bir bakalım, şimdiki döneme bakalım, samimi baktığımızda bunu görüyoruz. “Yiğide eleştiri getir ama hakkını teslim et” derler. İnşaAllah. Evet.

DİDEM ÜRER: Hocam siz, Uludere’de vefat eden kardeşlerimizin şehit olduğunu ve şehit kapsamına alınması gerektiğini söylemiştiniz. Yeni bir düzenleme ile şehit yakınları ve gaziler içi

Category

🗞
News

Önerilen