DÎVÂN Makâm : Muhayyer Usûl : Nim Sofyân Beste : Anonim Güftekâr : Âşık Dertli
(Âh) Ok gibi hûblar beni yaydan yabana attılar (hey) (Âh) Bilmediler kadrimi ucuz bahâya sattılar (hey)
(Âh) Neydi vaktinde güzeller bûseler vâdettiler Bir söz ile hâsılı şu gönlümü aldattılar
(Yâr) Hani ya sâdık deyû methettiğin o(l) nevcivân Dün gece o(l) dilberi bir bâdeye oynattılar
(Hey) Gördüm o(l) hûri sıfat ağyâr ile ülfet eyler (Âh) Hasetinden Dertli'yi toplar gibi patlattılar (âh)
hûb : güzel, hoş, iyi yaban : üzerinde insan yaşamayan, insan eli değmemiş, yerleşim yerlerinden uzak, ıssız yer kadir : değer, kıymet bahâ : eder, fiyat bûse : öpücük, öpüş, öpme hâsılı : uzun sözün kısası, kısaca söylemek gerekirse, kısacası nevcivân : delikanlı, taze dilber : çok güzel, alımlı kadın bâde : şarap, içki hûri : çok güzel, alımlı, çekici kadın; cennette yaşayan çok güzel, kara gözlü, beyaz tenli kız sıfat : yüz, çehre, suret; birisine belli bir biçimde davranma hakkı veren nitelik; san ağyâr : başkaları, yabancılar, eller ülfet etmek (eylemek) : görüşmek, konuşmak, arkadaşlık etmek haset : kıskançlık, çekememezlik
İlk yorumu siz yapın