Saat oniki

  • 13 yıl önce
Karanlığımın örselenmiş
Ve tükenmiş kimliğinden yazıyorum.
Merhaba çocuk;
Kaldırım taşlarına baktığımız
Esmer Ankara’nın yüzümüzü kavurduğu
Dudaklarımızı çatlattığı
Gözlerimizi doldurduğu
Karanlık bir odanın en duldasına
Ve bir çok gidişin ardına yaşanan
Ağlanan bir gecenin hapsinden yazıyorum.
Merhaba arkadaş;
Gidişinle mi başlayacaktı
Kalbimin yeniden kanaması?..
Ve özlemin, beni böyle çırılçıplak
Bir yangının ortasına mı bırakacaktı?..
Öyle çok yoruldum ki çocuk.
Bu kaçıncı sensiz gece?..
Saymadım, adını koymadım,
Ve öylesine değiştim ki,
Görsen hem kaçar, hem de ağlarsın
Ben bu ayrılığı anlamadım çocuk.
Hala karanlık odamı aydınlatan,
Bir elmanın yarısı sen, yarısı ben olan,
Siyah beyaz bir hatıranın fotoğrafı baş ucumda.
Cebimde burnunu sildiğin o üç kuruşluk peçete
Yakut misali yanıp duruyor kalbimin üstünde
Ve ben kalemi kağıdı elinde hasrete pervane
Seninde dediğin gibi yaramaz bir şairim yine
Soyadım ince yaa,