öncesi belki, sonrası keşke bir hayat öfkelenmedim bile bir taş yumağı ağır misafir gibi öylece sol köşemde sen daha hafiftin hani
söner ışıkları şehrimin gül dikenleri pusuda sevgili niyetine iki korkak yürek ne yaşadığını bilmeden ağlayabilseydi ardından düşüverseydi iki damla
yanlış bir öykünün çılgın kahramanı aynı yolun yolcusu kimi gün ışığı hüzünlere yeşil anılar inci, anılar sımsıcak anılar düş…
uçmayı belliyor zahir yüksek bir dalın serçesi leylak mevsimi de geçmiş kokusu uzaklarda…
bir gelincik edasıyla batarken gün gemiler çoktan kalkmış giden gitmiştir bir buruk sancı avuçlarımda ıslak köpükler taşar başımdan çarpıla çarpıla kanar baht açıklığı dilemek yazgı dilime yolcu, yolunda gerek
bir yanın eksiktir şimdi bir bakış, dokunuş, belki de sesin duyulmaz, çekilir el ayak ne yüze gülenin dost ne sesine gelen sevgili sokağı boş, kapısı kapalı elinin tersinde sevda
yüreğime is döşüyor zaman inatlaşıyor renklerle hep gidiyor birileri bir yerlerde uzaktır en yakın en yakın uzaklarda dilden dökülen neyse oydu yazgıya vurulan
yoksun diyedir belki es geçiyorsam yaşamı komşu gezmelerine gidip de hani
bir gün batımı sırasında utanmış kızarmış olsun da göğün yanağı gözümü gözlerinle yoklayıp “seni seviyorum” desen hazır hanımeli kokusu da sarmışken sokağı atıversek şöyle baş başa iki tek kutlansak bir akşam üstü hani gelsen diyorum gittiğin gibi