İsmail COŞAR-Gönül Hûn Oldu Şevkinden Boyandım Ya Resulallah (2)

  • 10 yıl önce
Açış: Celâlettin BİÇER (Ney)

GÖNÜL HÛN OLDU ŞEVKİNDEN
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım ya Resulallah,
Nasıl bilmem bu hicrâne (nîrâna) dayandım ya Resulallah,
Ezel bezminde bir dinmez figândım ya Resulallah,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen,
Muazzam bir sehasın sen, dilersen rehnumasın sen,
Habîb-i kibriyâsın sen, Muhammed Mustafa'sın sen,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Gül açmaz çağlayan akmaz ilahi nurun olmazsa,
Söner âlem, nefes kalmaz felek manzurun olmazsa,
Firak ağlar, visâl ağlar ezel mestûrun olmazsa,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Susuz kalsam yanan çöllerde can versem elem duymam,
Yanar dağlar yanar bağrımda ummanlardan nem duymam,
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Erir canlar o gül bûy-i revân bahşın hevasında,
Güneş titrer yanar dîdârının bak ihtirasında,
Perişan bir niyaz inler hayatın müntehâsında,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Ne devlettir yumup aşkınla göz rahında can vermek,
Nasip olmazmı sultanım haremgâhında can vermek,
Sönerken gözlerim, âsân olur ahında can vermek,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah.

Boyun büktüm perşanım bu derdin sende tedbiri,
Lebim kavruldu ateşten döner pâyinde tezkiri,
Ne dem gönlün murad eylerse, taltîf eyle kıtmiri,
Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım ya Resulallah...
YAMAN DEDE

Hûn: Hor ve zelil olmak
Şevk: Arzu
Nîrân: Nurlar, ateşler
Bezm: Sohbet meclisi
Figân: Bağırıp, çağırma
Cemâl: Güzellik, yüz güzelliği
Ferah-nâk: Neşeli, sevinçli
Muazzam: Büyük
Sehâ: Cömertlik
Reh-nümâ: Yol gösteren
Habîb-i Kibriyâ: Hz. Peygamberimizin özel sıfatlarından
Felek: Gök, devir
Manzûr: Bakış
Firâk: Ayrılık
Visâl: Kavuşma
Mestûr: Örtü
Bûy: Koku
Revân: Giden
Dîdâr: Görünme, yüz
Müntehâ: Sona erme
Messeylesem: Dokunsam
Haremgâh: Kişinin kendisine özel, herkesin giremedigi yer
Âsân: Kolay
Leb: Dudak
Pây: Ayak, takat, iz
Taltîf: İltifat, değer