Güneydoğu’daki kardeşlerimiz bağımsız bir devlet olursa dinlerini yaşarken baskı görmeyeceklerini, ticaretin serbest olacağını, vergi vermeyeceklerini düşündükleri için PKK’ya destek veriyorlar. Oysa Türk-İslam Birliği ile çok özgür ve rahat bir hayat yaş
  • 10 yıl önce
ADNAN OKTAR: Güneydoğu’daki insanlarımızın da bir özelliği baskı istemezler. Her insan özgür olmak ister. PKK’yı desteklemelerinin sebebi, geçen gün de söyledim, aslında sırf tehdit değil, PKK’nın tehdidi değil. “Belki” diyorlar, Allah esirgesin, “ayrı bir yapı olursa, özerk bir yapı yahut federasyon olursa bize karşı büyüklük taslayan kimse olmaz. Bize tepeden bakan kimse olmaz.” İnanç olarak öyle düşünüyorlar. “İbadetlerimizi rahat yaparız, istediğimiz gibi giyiniriz, başörtümüz de rahat olur. İstersek sarık da takarız, istediğimiz gibi İslam’ı yaşarız” kafasındalar. Epey bir bölümünün düşünceleri bu. Yahut “istediğimiz gibi ticaretimizi yaparız, vergi de vermeyiz.” Fakat en çok, “bizim üstümüzde bizim gurumuzu kıran kimse olmaz” düşüncesindeler. Bu kardeşlerimizin bu düşünceye gelmesinin sebebi ne? Daha önceki uygulamalar. İddia edilen Ergenekon terör örgütü mensupları ve o kafadaki adamlar Güneydoğu’daki kardeşlerimizi sürekli aşağıladılar. Adam yerine koymadılar. Üst perdeden konuştular. Son derece ukala ve züppe bir tavır gösterdiler. Onları beğenmediklerini, değer vermediklerini her yönden hissettirdiler. Kendilerinin çok akıllı olduğunu, çok üstün olduğunu iddia eden bir tavır içinde oldular. Ayrıca onların Kürt olmasının aşağılayıcı bir neden olduğunu onlara vurgulamaya çalıştılar. Yani, “biz Türk’üz, dolayısıyla üstün bir kavimiz.” Ama genetik olarak, ahlak olarak değil. “Genetik olarak biz sizden üstünüz. Sizin efendilerininiz biz, size efendi olarak bizi efendileriniz olarak görevlendirdiler, efendilerinize boyun eğin” kafasıyla ortay çıktılar. O canlarım da hakikaten bir süre tahammül ettiler, bayağı tahammül ettiler, yıllarca tahammül ettiler, sabrettiler. Dövüldüler, sövüldüler, hakaret işittiler. Kürt olmaktan da bir kısmı hakikaten utandı, söyleyemiyor. Hatta “nerelisin?” diyorsun, Allah esirgesin, “ağabey Ağrılıyım” diyor. Buz gibi bir hava esiyor. Adam tedirgin bir şekilde, “Kürt müsün?” diyor. “Kürdüm ağabey” diyor. Adamın beyni gidiyor, mahvoluyor adam. Dünyanın en kötü suçunu işlemiş birisi gibi, adam için. O canım da hakikaten onun ezikliğini hissediyor. Ben gözümle gördüm, kaç kişiye sorduğumda. “Güneydoğuluyum” diyor, “Kürdüm” bir türlü diyemiyor. Allah vermesin. Gözümle gördüm. Bu alçaklar, bu karaktersizler benim canlarını öyle bir ezmişler ki, onları adeta bunalıma sokmuşlar. Bu korkunç durumu, yapılan bu ahlaksızlığı süratle telafi edecek yoğun tedbir alınması gerekiyor. Sen alelade bir insansın, Allah’ın herhangi bir kulusun. Türk olman sana neyi kazandırır, sen ahlaksız olduktan sonra?

İttihad-ı İslam birdenbire ortaya çıktı. Tam işler yolunda giderken bazı kişilere göre, tam neticeye varacaklarken, birden çok güçlü bir İttihad-ı İslam inancı ortay kondu. Adamlar panik oldu. Tam Türkiye bölünecekken, tam netice alacaklarken, tam Güneydoğu’yu komünist yapacaklarken, birden bire İttihad-ı İslam diye muazzam bir ülküyle ortaya çıkıldı. Türk-İslam Birliği diyoruz; aynısı İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği. Irkçılık olarak ortaya çıkılmış olsaydı, Türk ırkının üstünlüğü iddiasıyla; zaten yenilmiş bir ideoloji. Yenildiğini herkes görüyor, bütün dünya görüyor onu. Türk ırkının üstünlüğü üzerine zaten bütün dünya birleşir, öyle bir sistemi ezer. Kimse de kabul etmez onu. Herkes de biliyor, zaten öyle bir iddia olmuyor, olamaz da. Geriye o zaman İttihad-ı İslam kalıyor. İttihad-ı İslam da Mehdiyet’le muazzam canlanacak, atağa geçecek, bir buçuk milyar taraftarı olan, çok net netice alınacağı belli olan bir yapı.
Önerilen