Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Mehdi (as)’ı çok detaylı anlatmıştır-1
  • 10 yıl önce
ADNAN OKTAR: Bediüzzaman; “Hem şu sırdandır ki” diyor Bediüzzaman Said Nursi. “Hz. Mehdi (a.s), süfyan gibi âhir zamanda gelecek eşhasları çok zaman evvel, hattâ Tâbiîn zamanında onları beklemişler” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’ı bak, maşaAllah. Çok acayip, maşaAllah. “Tâbiîn zamanında beklemişler. Yetişmek amelinde bulunmuşlar.” Şimdi de insanlar yetişmemek amelinde bulunuyor. Bak, onlar yetişmek amelinde bulunmuşlar. “Hattâ bazı ehl-i velayet ‘onlar geçmiş’ demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlahiye iktiza eder ki; vakitleri taayyün etmesin. Çünkü her zaman, her asır, manevi kuvvetin takviyesine vesile olacak ve ümitsizlikten kurtaracak ‘Mehdi’ manasına muhtaçtır. Bu manada, her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır.” “Onun için her asırda Cenab-ı Allah, ‘Hz. Mehdi (a.s) gelecek’, ‘Hz. Mehdi (a.s) gelecek’ dedirttirmiş ümmete” diyor. En son olarak, yine “Hz. Mehdi (a.s) gelecek” diyor, o zaman da geliyor. Bu sefer de geliyor. Çünkü başka zaman yok, şu an artık kıyametin son durağına geldik; son, kapısı bitmiş artık. Ama şu ana kadar ne güzel olmuş. Bak, Tabiin’den itibaren her yüzyıl Hz. Mehdi (a.s) beklenmiş ama büyük bir coşkuyla. Ta en son vaktine gelmiş, en son vaktinde, Hz. Mehdi (a.s)’ın beklendiği vakitte de, tam çıkacağı vakitte de diyorlar ki bu sefer de; “Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek.” Son yüzyıl, başka yok. 1400-1500 arası Hz. Mehdi (a.s)’ın vakti. Asıl ana vaktine gelinmiş. Tam gerçek vaktiyle insanlar karşı karşıya gelmiş. Hayret edecek şekilde, mucize olacak şekilde, bu sefer koro halinde “‘Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek” diyorlar. Onu demeleri gerekiyor. Çünkü Hz. Mehdi (a.s)’ın örtüsü o, Hz. Mehdi (a.s)‘ı örten örtülerden birisi o ve Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış alameti. İslam tarihinde bu kadar toplu, bu kadar güçlü, bu kadar organize, bu kadar fazla sayıda ve bu kadar çok tekrar eden “Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek” denilmemiştir. İlk defa deniliyor. Bir şahsa da, “sen Hz. Mehdi (a.s) değilsin” diye geceli-gündüzlü İslam tarihinde denilmemiştir, bana denildiği kadar. Adamlar koro halinde karşıma geçmişler, bağırıyorlar; “sen Hz. Mehdi (a.s) değilsin” diye. Hep beraber bağırıyoruz; ben, “Hz. Mehdi (a.s) değilim” diye, onlar da “sen Hz. Mehdi (a.s) değilsin” diye.

“Şimdi, Hz. Mehdi gibi eşhasın (şahısların) hakkındaki rivayatın (rivayetlerin) ihtilafatı ve sırrı şudur ki:” yani “birbirlerine uygun olmuyormuş gibi bazı hadisler var” diyor, “ihtilaflı gibi” diyor, “ehadisi tefsir edenler, metn-i ehadisi (hadis metnini) tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. Mesela:” diyor, örnek veriyor, “merkez-i saltanat o vakit Şam'da veya Medine'de olduğundan, vukuat-ı Mehdi’ye” Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışını, “veya süfyaniyyeyi,” süfyanın çıkışını, “merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kufe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler.” Yani nasıl oluyor? Basra, Kufe ve Şam. Şimdi Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki; “İslam aleminin başkentinde çıkacak.” Şimdi o devirde başkent Basra. O devrin müceddidi olan hadis alimleri toplanıyorlar, “Hz. Mehdi (a.s) Basra’da çıkacak” diyorlar. Çünkü niye? Başkent Basra. Bir daha da değişmez diye düşünüyorlar. Halbuki değişiyor. Sonra Kufe oluyor. Kufe de olunca, bu sefer Kufe’deki alimler toplanıyor; “Hz. Mehdi (a.s) nerde çıkacak?” diyor, “Kufe’de çıkacak” diyor. Doğru, onun şeyine göre doğru ama Kufe’de kalmıyor ki. Sonraki alimler, “Şam’da çıkacak” diyorlar. Çünkü başkent Şam olmuş. Şam’da da kalmamış, gelmiş en son İstanbul’a. “Nerde çıkacakmış?” diyor Bediüzzaman? “İstanbul’da” diyor. “Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış yeri İstanbul” diyor. “Hem de o eşhasın (o şahısların) şahs-ı manevîsine,” yani talebeleri ve kendisinden meydana gelen güce, “veya temsil ettikleri cemaate ait,” yani bir cemaati var ve o cemaati temsil ediyor. “asar-ı azimeyi,” büyük uygulamaları, azim uygulamaları, eserleri, “o şahısların zâtlarında tasavvur ederek,” sanki sırf o yapacakmış gibi düşünerek, “öyle tefsir etmişler ki” diyor, o hadis alimleri, “o harika şahıslar çıktıkları vakit,” Hz. Mehdi (a.s) çıktığı vakit, “bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler.” Cübbeli diyor ya; “ben çıktığında tanırım, bana sorun” diyor. “Zaten 24 saat yayın var Mekke’de” diyor. “O çıkarsa zaten Mekke’ye gelecek, ben görürüm onu televizyondan, ben size söylerim” diyor. “Şu ana kadar çıkmadı, ben seyrediyorum televizyondan” diyor.
Önerilen